Sürdürülebilir balıkçılık ne demek ?

Cansu

New member
Sürdürülebilir Balıkçılık Ne Demek? Bilimsel Bir Merakla Doğaya ve İnsanlığa Bakış

Geçen gün forumda denizler ve çevre konulu başlıkları karıştırırken “sürdürülebilir balıkçılık” ifadesi sık sık karşıma çıktı. Birçoğumuz bu kavramı duymuşuzdur ama tam olarak ne anlama geldiğini, neden bu kadar önemli olduğunu her zaman derinlemesine düşünmeyiz. Ben de bu konuyu hem bilimsel bir merakla hem de insanın doğayla ilişkisine duyduğum saygıyla biraz irdelemek istedim.

Sürdürülebilir balıkçılık, denizlerden balık avlamanın “doğru miktarda ve doğru şekilde” yapılması anlamına geliyor. Yani bugünün insanları balık tüketmeye devam ederken, yarının denizlerinde de balıkların yaşamaya devam etmesini sağlayacak bir denge kurmak.

---

Bilimsel Tanım: Sürdürülebilir Balıkçılığın Temeli

Bilimsel olarak sürdürülebilir balıkçılık, balık popülasyonlarının yenilenme hızını aşmadan avlanmayı ifade eder. Her türün bir “maksimum sürdürülebilir verim” (Maximum Sustainable Yield - MSY) noktası vardır. Bu, o türün popülasyonuna zarar vermeden alınabilecek en yüksek av miktarıdır.

Araştırmalara göre dünya genelinde ticari balık stoklarının yaklaşık %34’ü aşırı avlanmış durumdadır. Yani doğal üreme hızları, avlanma hızını yakalayamıyor. FAO’nun (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) 2024 raporuna göre, Akdeniz ve Karadeniz’de bu oran %60’a kadar çıkıyor.

Bu veriler, sürdürülebilir balıkçılığın bir çevre hassasiyeti olmanın ötesinde, ekolojik bir zorunluluk olduğunu gösteriyor.

---

Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Verilerle Dengeyi Kurmak

Forumdaki erkek üyeler genelde “Somut verilerle konuşalım” diyor, ki bu konu tam da o zeminde ilerliyor. Çünkü sürdürülebilir balıkçılık tamamen ölçülebilir parametrelere dayanıyor:

- Balık türlerinin üreme oranı

- Popülasyon yoğunluğu

- Avlanma miktarı

- Deniz sıcaklıkları ve oksijen seviyesi

Örneğin, Atlantik morinası 1990’larda aşırı avlanma nedeniyle neredeyse yok oluyordu. Bilim insanları türün üreme hızını, su sıcaklığını ve göç yollarını analiz ederek, morina stoklarını yeniden oluşturmak için av kotaları ve kapalı dönemler getirdiler. Sonuç: 2010’lardan itibaren popülasyon kısmen toparlandı.

Bu örnek, veriye dayalı politikaların işe yaradığını kanıtlıyor. Yani erkeklerin “ölçelim, analiz edelim, sonra karar verelim” yaklaşımı sürdürülebilir balıkçılığın omurgasını oluşturuyor.

---

Kadınların Sosyal ve Empatik Bakışı: İnsan ve Toplum Boyutu

Kadın forumdaşlar ise genellikle konunun toplumsal etkisine odaklanıyor. Gerçekten de sürdürülebilir balıkçılık yalnızca balıkları değil, insanları da koruyan bir sistem.

Düşünün: Balıkçılıkla geçinen milyonlarca aile var. Aşırı avlanma devam ederse, sadece türler değil, bu insanların geçim kaynağı da yok olur.

Dünya Bankası verilerine göre 2023 itibarıyla, dünya genelinde yaklaşık 60 milyon kişi doğrudan veya dolaylı olarak balıkçılıkla geçiniyor. Bunların önemli bir kısmı kıyı köylerinde yaşayan kadınlar ve küçük ölçekli balıkçılar.

Kadınların empati odaklı yaklaşımı burada anlam kazanıyor. Bir forumdaşın dediği gibi: “Deniz sadece balığın değil, insanın da yaşam alanı.”

Kadınların önerdiği topluluk temelli balıkçılık modelleri, hem doğayı hem insanı merkeze alarak sürdürülebilirliğe insani bir boyut kazandırıyor.

---

Bilimsel Araştırmalar: Deniz Ekosisteminin İnce Dengesi

Bilim insanları, balık popülasyonlarının yalnızca avlanmayla değil, iklim değişikliğiyle de mücadele ettiğini söylüyor. Okyanus sıcaklıklarının artmasıyla bazı türler kuzeye göç ediyor, bazılarıysa üreme alanlarını kaybediyor.

Örneğin, Akdeniz’de son 20 yılda ortalama sıcaklık 1.5°C yükseldi. Bunun sonucunda yerli türlerden kefal ve lüfer azalırken, Kızıldeniz’den gelen “Lessepsiyen göçmen türler” artış gösterdi.

Bu değişim, deniz ekosistemini yeniden şekillendiriyor — dolayısıyla sürdürülebilir balıkçılık artık sadece av kotasıyla değil, iklim adaptasyonuyla da ilgili.

Bu noktada bilim, bize şunu söylüyor: “Sürdürülebilirlik, sabit bir kural değil; değişen doğaya ayak uydurabilme kapasitesidir.”

---

Gerçek Hayattan Örnek: İzlanda ve Japonya Modeli

İzlanda, sürdürülebilir balıkçılık konusunda dünya çapında bir örnek. Ülke, her tür için yıllık stok analizleri yapıyor ve “bilimsel veriye dayalı kota sistemi” uyguluyor.

Balıkçılar, hükümetin belirlediği sınırın üzerinde avlanamıyor, çünkü av miktarı doğrudan stok yenilenme hızına göre belirleniyor.

Japonya’da ise sosyal boyut ön planda: Balıkçılar ve yerel halk, kooperatif sistemiyle balıkçılığı yönetiyor. Bu sistemde herkes hem denizin hem de geçim kaynağının sorumluluğunu paylaşıyor.

Bu iki model, erkeklerin veri odaklı yaklaşımıyla kadınların topluluk odaklı yaklaşımının birleştiği noktayı temsil ediyor.

---

Sürdürülebilir Balıkçılığın Üç Ayağı

1. Ekolojik Sürdürülebilirlik: Türlerin üreme kapasitesine göre avlanmak.

2. Ekonomik Sürdürülebilirlik: Balıkçılık endüstrisinin uzun vadede ayakta kalmasını sağlamak.

3. Sosyal Sürdürülebilirlik: Balıkçı topluluklarının geçim, eğitim ve refah düzeyini korumak.

Bu üç unsurdan biri eksik olursa sistem çöker. Deniz, ekosistemiyle, ekonomisiyle ve insanıyla bir bütündür.

---

Forumdaşlara Sorular: Denizin Geleceği Üzerine

- Sizce sürdürülebilir balıkçılık bireysel tüketici davranışlarımızla da ilgili mi?

- Balık alırken “avlanma yöntemi” veya “sertifikalı ürün” gibi detaylara dikkat ediyor musunuz?

- Aşırı avlanmanın farkında olsak, balık tüketim alışkanlıklarımızı değiştirir miyiz?

- Erkeklerin veriye dayalı yaklaşımı mı, kadınların toplumsal duyarlılığı mı bu konuda daha etkili olurdu?

Forumda bu soruların cevabı, sadece denizlerin değil, geleceğimizin de yönünü belirleyebilir. Çünkü sürdürülebilir balıkçılık, aslında insanın doğaya verdiği sözü tutma biçimidir — bilimle, vicdanla ve ortak akılla…
 
Üst