Kronik yayınları tarafınca yayınlanan ”Ezbere Yaşayanlar” isimli kitabını 10 Ocak’ta okuyucularla buluşturan Tarihçi-Yazar Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan, yeni kitabında ”İnsanlara gerçek soru soru sormayı öğretmeye çalıştığını” deklare etti.
Atlas Tarih mecmuasının şubat- mart sayısında Cem Yoksul’un sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Gürkan, ”Bu bilgi çağında insanlara bilgi vermenin mantığı yok. İnsanlara yemek yapmayı öğretmek lazım. Yeni kitabımda da bunu yapmaya çalıştım. Zira Türkiye’de bilgi hala bir statü olarak görülüyor. Artık çağ değişti. Bilgiyi ezberlemek değil, yorumlamak gerekiyor. Türkiye’de bu biçimde bir eksiklik olduğunu görüyorum. Türkiye’de beşerler birfazlaca şeyden haberdarlar fakat lakin bunları yorumlayamıyorlar. Batı’yla kıyaslandığında, Türkiye’de toplumsal bilimlerde bilhassa soru sorma pek öğretilmiyor. Ben hakikat soruların sorulmasını öğretmeye çalışıyorum.” diye konuştu.
”TÜRKİYE’DEKİ ÜNİVERSİTELERİN 10-15 TANESİ DIŞINDA HEPSİ ÇOK KÖTÜ”
Türkiye’deki eğitim durumu hakkında da değerlendirmelerde bulunan ünlü tarihçi, ”Kültürle aramızdaki ilgi bozuk. . Beşerler az kitap okuyor. Ancak Türkiye’de alt bölümler sorun değil. Asıl sorun şu; Eğitimli olması gereken kısımlar hiç eğitimli değil. Üniversitelerin 10-15 tanesi haricinde hepsi fazlaca makûs.
Beyaz yakalılar, üst seviye gelir sahibi beşerler hayli yüzeysel bir eğitim alıyorlar. YouTube’dan, İnstragram’dan bir şey öğrenmeye çalışıyorlar. Toplumsal medyadan ve bu mecralardan geniş kitlelerce buluşmuş biri olarak söylüyorum. Öğrenilecek şey kitaptan öğrenilir. Biz okuyan, bilgiye kıymet veren bir toplum değiliz. Bilgiye bedel veriyoruz da bilginin havasına kıymet veriyoruz. Bilmeyi istiyoruz, öğrenmeyi istemiyoruz. Ben kendini eğitecek insanın da artık devletten, üniversiteden bir şey beklemesini gerçek bulmuyorum. Kendi kendini geliştirecek. Biz elimizden geldiğince dayanak olacağız.” dedi.
Atlas Tarih mecmuasının şubat- mart sayısında Cem Yoksul’un sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Gürkan, ”Bu bilgi çağında insanlara bilgi vermenin mantığı yok. İnsanlara yemek yapmayı öğretmek lazım. Yeni kitabımda da bunu yapmaya çalıştım. Zira Türkiye’de bilgi hala bir statü olarak görülüyor. Artık çağ değişti. Bilgiyi ezberlemek değil, yorumlamak gerekiyor. Türkiye’de bu biçimde bir eksiklik olduğunu görüyorum. Türkiye’de beşerler birfazlaca şeyden haberdarlar fakat lakin bunları yorumlayamıyorlar. Batı’yla kıyaslandığında, Türkiye’de toplumsal bilimlerde bilhassa soru sorma pek öğretilmiyor. Ben hakikat soruların sorulmasını öğretmeye çalışıyorum.” diye konuştu.
”TÜRKİYE’DEKİ ÜNİVERSİTELERİN 10-15 TANESİ DIŞINDA HEPSİ ÇOK KÖTÜ”
Türkiye’deki eğitim durumu hakkında da değerlendirmelerde bulunan ünlü tarihçi, ”Kültürle aramızdaki ilgi bozuk. . Beşerler az kitap okuyor. Ancak Türkiye’de alt bölümler sorun değil. Asıl sorun şu; Eğitimli olması gereken kısımlar hiç eğitimli değil. Üniversitelerin 10-15 tanesi haricinde hepsi fazlaca makûs.
Beyaz yakalılar, üst seviye gelir sahibi beşerler hayli yüzeysel bir eğitim alıyorlar. YouTube’dan, İnstragram’dan bir şey öğrenmeye çalışıyorlar. Toplumsal medyadan ve bu mecralardan geniş kitlelerce buluşmuş biri olarak söylüyorum. Öğrenilecek şey kitaptan öğrenilir. Biz okuyan, bilgiye kıymet veren bir toplum değiliz. Bilgiye bedel veriyoruz da bilginin havasına kıymet veriyoruz. Bilmeyi istiyoruz, öğrenmeyi istemiyoruz. Ben kendini eğitecek insanın da artık devletten, üniversiteden bir şey beklemesini gerçek bulmuyorum. Kendi kendini geliştirecek. Biz elimizden geldiğince dayanak olacağız.” dedi.