İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, uzun yıllardır kirliliği ve kokusuyla etraf halkına zahmet yaşatan, kendi periyodunda ıslah edilerek eski günlerine kavuşturulan Kurbağalıdere kenarında kıymetli bildiriler verdi.
Betonlaşma külçeşidinin devam ediyor bulunmasına atıfta bulunarak hükümete yüklenen İmamoğlu, “Daha fazlaca bina yapalım, daha hayli beton yapalım. Yani Kalamış’ın şu hali bize yetmiyor; buraya binalar yapalım, öbür diğer tesisler kuralım… Bu kent bunu kaldırmıyor arkadaş; kaldırmıyor. Kal-dır-mı-yor. Bakın; bu yanlışların her birimiz bir kesimi olmuş olabiliriz geçmişte. Her birimiz, bir eksik yapmış olabiliriz. Etrafa makus davranmış olabiliriz. Zahmetli birtakım hareketleri, her birimiz küçücük de olsa, büyük de olsa yapmış olabiliriz. Lakin pişman olma vakti be! Pişman ol yahu! Ya bir sefer da bu kenti içten sev ya.” dedi.
Ekrem İmamoğlu, kokudan ve kirlilikten arındırılan Kadıköy Kurbağalıdere’de vatandaşlarla bir ortaya geldi. CHP milletvekilleri Turan Aydoğan ve Mahmut Tanal, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu ile Kadıköy Belediye Lideri Şerdil Sara Odabaşı da Kurbağalıdere ziyaretinde İmamoğlu’na eşlik etti.
“AMACIMIZ KESİNTİSİZ BİR YAYA AKSI OLUŞTURMAK”
Kurbağalıdere kenarında da incelemelerde bulunan İmamoğlu, burada kurulan platformdan vatandaşlara seslendi. Kurbağalıdere’yi, “zor ve dertli bir alan” olarak tanımlayan İmamoğlu, “Bugüne geldiğimizde; bu hoş çevreyi daima birlikte başardık, birbirimizi alkışlıyoruz. Kurbağalıdere bitirilmiştir ve hoş olmuştur. Burada önemli bir emek var. Geçmişte de yapılmış işler var. Lakin epey uzadı, hayli yavaştı. Hızlandırdık. İSKİ’nin, Göztepe Merdivenköy Kavşağı’ndan başlayan ve buraya kadar devam eden ağır bir çalışmasıyla işin altyapı sürecini tamamladık. Gayemiz ne? Ataşehir’in içine de girecek biçimde, bu çizginin kesintisiz bir yaya aksı olmasını sağlamak” dedi.
“İŞİMİZE BAKACAĞIZ BİZ”
“Sadece dere ıslahı ile uğraşmıyoruz” diyen İmamoğlu, “Buraları hayat alanlarına, ömür vadilerine dönüştürmek için uğraşıyoruz. Oranın yeşil bir formda, 4-5 ilçeyi birbirine bağlayan, yani isteyenin aslında bisikletiyle, yürüyerek , koşarak işine bile gittiği, gezmeye gittiği bir hatta dönüşmesini istek ediyoruz. Bunu İstanbul’un 15 noktasında yapıyoruz. Dere noktalarını kıymetlendirerek İstanbulluların doya doya yaşayacakları alanlara dönüştürüyoruz” diye konuştu.
Dünyada, etrafla ilgili uzmanların “ulusal güvenlik masaları”nın en değerli fertleri haline geldiğine dikkat çeken İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Çünkü, çevreyi uygun yönetemezseniz, etrafla ilgili önlemleri âlâ almazsanız, artık o bir ulusal güvenlik sorunudur. Zira etrafın, ne yazık ki, şayet siz ona makus davrandığınızda, insanlara dönüşü hayli makûs olabiliyor. Beşerler, hayatlarını kaybedebiliyor. Bakın önümüzde bir sıkıntıyı tartışıyoruz. Müsilaj, deniz salyası denilen sıkıntıyı konuşuyoruz. Onu bunu suçlamak için hiç bir vakit konuşma yapmadım; burada da yapmayacağım. İşimize bakacağız biz. Milletimiz, bize işine baksın diye oy verdi. İşini güzel yapamamış kişiyi konuşmak, aslına bakarsan ona da prim kazandırır; gerek yok. Biz, işimize odaklanacağız. Önümüze bakmaktan kastım şu: Marmara Denizi; ona gözümüz üzere bakmamız gerekiyor. Dünya’nın en genç denizlerinden birisi. Dün bir bilim insanımızla sohbetini yaptık. Bu akşam, Halk TV’de yayınlanacak. Bir saati aşkın sohbetimizde dedi ki; ‘Marmara, daha çocuk. Hatta doğum sancısı yaşayan bir anını düşünün; o denli bir çocuk.’ 3-4 bin yıllık bir geçmişi var. Dünya tarihine bakılırsa, daha dün. O bakımdan ona gözümüz üzere bakmalıyız. Bütün belediyeler, bütün kamu kurumları, özel kuruluşlar, sanayi kuruluşları, tarım yapan insanlarımız, devletin bakanlıkları topyekun ortak akılla tek kaideyle; bir kişinin kelamıyla değil, bilimle hareket ederek, bu sorunu çözmek zorundayız.”
“BU İŞİN PARTİSİ OLMAZ”
Yarın, Etraf ve Şehircilik Bakanlığı ile Marmara Belediyeler Birliği tarafınca Kocaeli’nde düzenlenecek çalıştaya davetli olduğunu belirten Ekrem İmamoğlu, “Bu mevzuyu, yarın orada konuşacağız. Bu sorunu çözmeye dönük bir modeli gerçekleştirilebilirsek, ne keyifli bize. Bu işin partisi, A bireyi, B şahsı olmaz. Daha ileri de gideyim: Bu işin milleti, ülkesi de olmaz. Etrafa burada verdiğiniz bir zararın, bir bakmışsınız bir öbür ülkede bedelini ödeyen beşerler olabilir. Birebir biçimde bu, bizim için de geçerli. Hatırlayın; Karadeniz’in karşısında bir nükleer facia yaşandı. senelerca onun kaygısıyla yaşadık. O bakımdan çevreyi korumak, insani bir sorumluluktur. Yalnızca ulusal bir sorumluluk değildir” dedi.
Etrafla ilgili yapılan katliamların engellenmesine ve iklim değişikliği ile gayrete dönük çabada, her insanın sonuna kadar sorumlu olduğunun altını çizen İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Biz, yaptığımız çabada sizlerin önündeki yönetim yetkisi verdiğiniz beşerler olarak; Kadıköy Belediye Lideri, ben ya da öteki politikler, bir çabayı verebilir. Ancak bu çaba, yalnızca bu kesitle verilirse, bu birileri tarafınca siyasi bir uğraş olarak algılanabilir. Etraf ile ilgili çabada, 16 milyonun her bir ferdi sorumludur ve çabaya katkı sunmalıdır. Öteki türlü kazanamayız. Bunu lütfen unutmayın. ötürüsıyla; Marmara Denizi’ni bitirecek, bu kentin tarihi geçmişini yok edecek olan ve İstanbul’a büyük bir güvenlik sorunu yaşatacak olan, yalnızca birilerinin cebine para girsin diye düşünülen, öbür hiç bir haklı tarafı olmayan; bırakın müsilajı, tümden Marmara’yı yok edecek olan Kanal İstanbul’a karşı çıkmak, 16 milyon insanın insani sorumluluğundadır. Bir partiye ya da bir şahsa ilişkin değildir. Bunu anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Akıl ve bilim bana ne anlatıyorsa onu anlatıyorum esasen. Bana ilişkin tek bir cümlesi yoktur. Akıl ve bilimin söz ettiği bir biçimde bu işin yanlış olduğunu anlatıyoruz.
“BİR KERE DA BU KENTİ İÇTEN SEV YA!”
Daha hayli bina yapalım, daha epeyce beton yapalım. Yani Kalamış’ın şu hali bize yetmiyor; buraya binalar yapalım, diğer öteki tesisler kuralım… Bu kent bunu kaldırmıyor arkadaş; kaldırmıyor. Kal-dır-mı-yor. Bakın; bu kusurların her birimiz bir kesimi olmuş olabiliriz geçmişte. Her birimiz, bir eksik yapmış olabiliriz. Etrafa makus davranmış olabiliriz. Problemli birtakım hareketleri, her birimiz küçücük de olsa, büyük de olsa yapmış olabiliriz. Ancak pişman olma vakti be! Pişman ol yahu! Ya bir sefer da bu kenti içten sev ya. Burayı, bu hoşluğu sizinle paylaşmaya geldim fakat bu etraf gününde ben sizinle bir de dertleşmeye geldim. Beni dinleyen her vatandaşımıza, buradan davet yapıyorum: Bu sıkıntıyı ciddiye alın. Dünyanın en hoş kenti, bize emanettir. Bütün insanlığın bize emanetidir. Yetmez; Fatih Sultan Mehmet’in emanetidir, Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. Hepimizin geçmişinin bize emanetidir. Emanete ihanet olmaz; yapmayın. Yani benim doğduğum köyümde kopan bir kol, benim canımı yakıyor. Yani benim köyümde yakıyor da İkizdere’de yakmıyor mu canımı? Orada koparılan ağaçlar ve kollar, içimi dağlıyor. Yakmıyor, dağılıyor. O bakımdan, bizim tabiata ziyan vermeye artık haddimiz yok; milletçe de tahammülümüz yok. Bu istikametiyle sizlerle dertleşmek istedim.”
“KENDİ ÇOCUKLARIM İÇİN TUTTUĞUM DİLEKLERİ KENTİN BÜTÜN ÇOCUKLARI İÇİN TUTUYORUM”
“Özenle hareket edelim, doğayı sevelim, bu hoş, bu kadim kent İstanbul’umuzun havasına, suyuna, toprağına, o toprağından fışkıran rahmetine, ağacına, çiçeğine, hayvanlarına, her şebir daha sahip çıkalım” diyen İmamoğlu, şu sözleri kullandı:
“Sevelim bu kenti. Bak; bu kenti seversek, daima birlikte ülkemizi sevmiş oluruz. O denli yaparsak, birbirimizi sevmiş oluruz. Oradan çıksa çıksa; barış çıkar, huzur çıkar, ahlak çıkar, muvaffakiyet çıkar, üretim çıkar, iktisat oluşur, sanat olur. bu biçimde bir kent, bu biçimde bir ülke oluruz; bu kadar sıradan. Lütfen, bu etraf gününde, sizi buna davet ediyorum. Etraf Günü’nden 1 gün evvel doğmuş olduğumu, diyeceksiniz ki, ‘yeni mi öğrendin?’ Değil; lakin yani etraf gününe eşlik edeli beri bunu biliyorum. Dün, her pasta keserken, ‘Dilek tut’ dediler. Ben de dedim ki; ‘esasen tuttum, 26 yıldır Dilek’le evliyim.’ Lakin size söyleyeyim: Dilek’le birlikte, 26 yıldır yuvamız ve çocuklarımız için hangi dileği tutuyorsak, ben, bu kentin bütün çocukları için, insanları için birebir dileği tutuyorum bugün.”
YENİ HAYAT VADİLERİNİN MUŞTUSUNU VERDİ
“İstanbul’a yeni, pırıl pırıl kilometrelerce kordonlar geliyor; milyonlarca metrekare parklar geliyor” muştusunu veren İmamoğlu, konuşmasını, “Kemerburgaz Kent Ormanı’nı gezin. Atatürk Kent Ormanı’nı gezin. Salı günü, tam Esenyurt-Beylikdüzü sınırında, neredeyse 100 bin metrekareye yakın, nasıl ihmal edilerek metruk kalmış bir yeri, bir anda hoş bir parka dönüştürdüğümüzü -açılışını yapacağım- göstereceğiz. İstanbul’un farklı noktalarında, milyonlarca metrekarelik park yapmanın keyfini, onurunu yaşıyorum. Lütfen bunları takip edin. Bu dediğim yerleri görün. Bunların hepsi sizin ve sizin paranızla yapılıyor. Her tek kuruşunuzu, ahlaklı bir biçimde harcamak için elimizden gelen çabayı yerine getiriyoruz. Her tek kurşunuzun hakkını vermek için, kentimize hizmet ediyoruz. Allah, sizlere beni mahcup etmesin; takımımı de. Bu hoş kentin Kadıköy’ümüzün Belediye Başkanı’nı da mahcup etmesin. Daima bir arada sizlere hoş hizmetler verelim. Zira, her şey fazlaca hoş olacak; bunu sakın unutmayın. Hepinizi, Dünya Etraf Günü’nde, etrafın hoşluğuyla, bütün o içtenliğiyle, sıcaklığıyla kucaklıyorum” kelamlarıyla noktaladı.
Betonlaşma külçeşidinin devam ediyor bulunmasına atıfta bulunarak hükümete yüklenen İmamoğlu, “Daha fazlaca bina yapalım, daha hayli beton yapalım. Yani Kalamış’ın şu hali bize yetmiyor; buraya binalar yapalım, öbür diğer tesisler kuralım… Bu kent bunu kaldırmıyor arkadaş; kaldırmıyor. Kal-dır-mı-yor. Bakın; bu yanlışların her birimiz bir kesimi olmuş olabiliriz geçmişte. Her birimiz, bir eksik yapmış olabiliriz. Etrafa makus davranmış olabiliriz. Zahmetli birtakım hareketleri, her birimiz küçücük de olsa, büyük de olsa yapmış olabiliriz. Lakin pişman olma vakti be! Pişman ol yahu! Ya bir sefer da bu kenti içten sev ya.” dedi.
Ekrem İmamoğlu, kokudan ve kirlilikten arındırılan Kadıköy Kurbağalıdere’de vatandaşlarla bir ortaya geldi. CHP milletvekilleri Turan Aydoğan ve Mahmut Tanal, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu ile Kadıköy Belediye Lideri Şerdil Sara Odabaşı da Kurbağalıdere ziyaretinde İmamoğlu’na eşlik etti.
“AMACIMIZ KESİNTİSİZ BİR YAYA AKSI OLUŞTURMAK”
Kurbağalıdere kenarında da incelemelerde bulunan İmamoğlu, burada kurulan platformdan vatandaşlara seslendi. Kurbağalıdere’yi, “zor ve dertli bir alan” olarak tanımlayan İmamoğlu, “Bugüne geldiğimizde; bu hoş çevreyi daima birlikte başardık, birbirimizi alkışlıyoruz. Kurbağalıdere bitirilmiştir ve hoş olmuştur. Burada önemli bir emek var. Geçmişte de yapılmış işler var. Lakin epey uzadı, hayli yavaştı. Hızlandırdık. İSKİ’nin, Göztepe Merdivenköy Kavşağı’ndan başlayan ve buraya kadar devam eden ağır bir çalışmasıyla işin altyapı sürecini tamamladık. Gayemiz ne? Ataşehir’in içine de girecek biçimde, bu çizginin kesintisiz bir yaya aksı olmasını sağlamak” dedi.
“İŞİMİZE BAKACAĞIZ BİZ”
“Sadece dere ıslahı ile uğraşmıyoruz” diyen İmamoğlu, “Buraları hayat alanlarına, ömür vadilerine dönüştürmek için uğraşıyoruz. Oranın yeşil bir formda, 4-5 ilçeyi birbirine bağlayan, yani isteyenin aslında bisikletiyle, yürüyerek , koşarak işine bile gittiği, gezmeye gittiği bir hatta dönüşmesini istek ediyoruz. Bunu İstanbul’un 15 noktasında yapıyoruz. Dere noktalarını kıymetlendirerek İstanbulluların doya doya yaşayacakları alanlara dönüştürüyoruz” diye konuştu.
Dünyada, etrafla ilgili uzmanların “ulusal güvenlik masaları”nın en değerli fertleri haline geldiğine dikkat çeken İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Çünkü, çevreyi uygun yönetemezseniz, etrafla ilgili önlemleri âlâ almazsanız, artık o bir ulusal güvenlik sorunudur. Zira etrafın, ne yazık ki, şayet siz ona makus davrandığınızda, insanlara dönüşü hayli makûs olabiliyor. Beşerler, hayatlarını kaybedebiliyor. Bakın önümüzde bir sıkıntıyı tartışıyoruz. Müsilaj, deniz salyası denilen sıkıntıyı konuşuyoruz. Onu bunu suçlamak için hiç bir vakit konuşma yapmadım; burada da yapmayacağım. İşimize bakacağız biz. Milletimiz, bize işine baksın diye oy verdi. İşini güzel yapamamış kişiyi konuşmak, aslına bakarsan ona da prim kazandırır; gerek yok. Biz, işimize odaklanacağız. Önümüze bakmaktan kastım şu: Marmara Denizi; ona gözümüz üzere bakmamız gerekiyor. Dünya’nın en genç denizlerinden birisi. Dün bir bilim insanımızla sohbetini yaptık. Bu akşam, Halk TV’de yayınlanacak. Bir saati aşkın sohbetimizde dedi ki; ‘Marmara, daha çocuk. Hatta doğum sancısı yaşayan bir anını düşünün; o denli bir çocuk.’ 3-4 bin yıllık bir geçmişi var. Dünya tarihine bakılırsa, daha dün. O bakımdan ona gözümüz üzere bakmalıyız. Bütün belediyeler, bütün kamu kurumları, özel kuruluşlar, sanayi kuruluşları, tarım yapan insanlarımız, devletin bakanlıkları topyekun ortak akılla tek kaideyle; bir kişinin kelamıyla değil, bilimle hareket ederek, bu sorunu çözmek zorundayız.”
“BU İŞİN PARTİSİ OLMAZ”
Yarın, Etraf ve Şehircilik Bakanlığı ile Marmara Belediyeler Birliği tarafınca Kocaeli’nde düzenlenecek çalıştaya davetli olduğunu belirten Ekrem İmamoğlu, “Bu mevzuyu, yarın orada konuşacağız. Bu sorunu çözmeye dönük bir modeli gerçekleştirilebilirsek, ne keyifli bize. Bu işin partisi, A bireyi, B şahsı olmaz. Daha ileri de gideyim: Bu işin milleti, ülkesi de olmaz. Etrafa burada verdiğiniz bir zararın, bir bakmışsınız bir öbür ülkede bedelini ödeyen beşerler olabilir. Birebir biçimde bu, bizim için de geçerli. Hatırlayın; Karadeniz’in karşısında bir nükleer facia yaşandı. senelerca onun kaygısıyla yaşadık. O bakımdan çevreyi korumak, insani bir sorumluluktur. Yalnızca ulusal bir sorumluluk değildir” dedi.
Etrafla ilgili yapılan katliamların engellenmesine ve iklim değişikliği ile gayrete dönük çabada, her insanın sonuna kadar sorumlu olduğunun altını çizen İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Biz, yaptığımız çabada sizlerin önündeki yönetim yetkisi verdiğiniz beşerler olarak; Kadıköy Belediye Lideri, ben ya da öteki politikler, bir çabayı verebilir. Ancak bu çaba, yalnızca bu kesitle verilirse, bu birileri tarafınca siyasi bir uğraş olarak algılanabilir. Etraf ile ilgili çabada, 16 milyonun her bir ferdi sorumludur ve çabaya katkı sunmalıdır. Öteki türlü kazanamayız. Bunu lütfen unutmayın. ötürüsıyla; Marmara Denizi’ni bitirecek, bu kentin tarihi geçmişini yok edecek olan ve İstanbul’a büyük bir güvenlik sorunu yaşatacak olan, yalnızca birilerinin cebine para girsin diye düşünülen, öbür hiç bir haklı tarafı olmayan; bırakın müsilajı, tümden Marmara’yı yok edecek olan Kanal İstanbul’a karşı çıkmak, 16 milyon insanın insani sorumluluğundadır. Bir partiye ya da bir şahsa ilişkin değildir. Bunu anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Akıl ve bilim bana ne anlatıyorsa onu anlatıyorum esasen. Bana ilişkin tek bir cümlesi yoktur. Akıl ve bilimin söz ettiği bir biçimde bu işin yanlış olduğunu anlatıyoruz.
“BİR KERE DA BU KENTİ İÇTEN SEV YA!”
Daha hayli bina yapalım, daha epeyce beton yapalım. Yani Kalamış’ın şu hali bize yetmiyor; buraya binalar yapalım, diğer öteki tesisler kuralım… Bu kent bunu kaldırmıyor arkadaş; kaldırmıyor. Kal-dır-mı-yor. Bakın; bu kusurların her birimiz bir kesimi olmuş olabiliriz geçmişte. Her birimiz, bir eksik yapmış olabiliriz. Etrafa makus davranmış olabiliriz. Problemli birtakım hareketleri, her birimiz küçücük de olsa, büyük de olsa yapmış olabiliriz. Ancak pişman olma vakti be! Pişman ol yahu! Ya bir sefer da bu kenti içten sev ya. Burayı, bu hoşluğu sizinle paylaşmaya geldim fakat bu etraf gününde ben sizinle bir de dertleşmeye geldim. Beni dinleyen her vatandaşımıza, buradan davet yapıyorum: Bu sıkıntıyı ciddiye alın. Dünyanın en hoş kenti, bize emanettir. Bütün insanlığın bize emanetidir. Yetmez; Fatih Sultan Mehmet’in emanetidir, Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. Hepimizin geçmişinin bize emanetidir. Emanete ihanet olmaz; yapmayın. Yani benim doğduğum köyümde kopan bir kol, benim canımı yakıyor. Yani benim köyümde yakıyor da İkizdere’de yakmıyor mu canımı? Orada koparılan ağaçlar ve kollar, içimi dağlıyor. Yakmıyor, dağılıyor. O bakımdan, bizim tabiata ziyan vermeye artık haddimiz yok; milletçe de tahammülümüz yok. Bu istikametiyle sizlerle dertleşmek istedim.”
“KENDİ ÇOCUKLARIM İÇİN TUTTUĞUM DİLEKLERİ KENTİN BÜTÜN ÇOCUKLARI İÇİN TUTUYORUM”
“Özenle hareket edelim, doğayı sevelim, bu hoş, bu kadim kent İstanbul’umuzun havasına, suyuna, toprağına, o toprağından fışkıran rahmetine, ağacına, çiçeğine, hayvanlarına, her şebir daha sahip çıkalım” diyen İmamoğlu, şu sözleri kullandı:
“Sevelim bu kenti. Bak; bu kenti seversek, daima birlikte ülkemizi sevmiş oluruz. O denli yaparsak, birbirimizi sevmiş oluruz. Oradan çıksa çıksa; barış çıkar, huzur çıkar, ahlak çıkar, muvaffakiyet çıkar, üretim çıkar, iktisat oluşur, sanat olur. bu biçimde bir kent, bu biçimde bir ülke oluruz; bu kadar sıradan. Lütfen, bu etraf gününde, sizi buna davet ediyorum. Etraf Günü’nden 1 gün evvel doğmuş olduğumu, diyeceksiniz ki, ‘yeni mi öğrendin?’ Değil; lakin yani etraf gününe eşlik edeli beri bunu biliyorum. Dün, her pasta keserken, ‘Dilek tut’ dediler. Ben de dedim ki; ‘esasen tuttum, 26 yıldır Dilek’le evliyim.’ Lakin size söyleyeyim: Dilek’le birlikte, 26 yıldır yuvamız ve çocuklarımız için hangi dileği tutuyorsak, ben, bu kentin bütün çocukları için, insanları için birebir dileği tutuyorum bugün.”
YENİ HAYAT VADİLERİNİN MUŞTUSUNU VERDİ
“İstanbul’a yeni, pırıl pırıl kilometrelerce kordonlar geliyor; milyonlarca metrekare parklar geliyor” muştusunu veren İmamoğlu, konuşmasını, “Kemerburgaz Kent Ormanı’nı gezin. Atatürk Kent Ormanı’nı gezin. Salı günü, tam Esenyurt-Beylikdüzü sınırında, neredeyse 100 bin metrekareye yakın, nasıl ihmal edilerek metruk kalmış bir yeri, bir anda hoş bir parka dönüştürdüğümüzü -açılışını yapacağım- göstereceğiz. İstanbul’un farklı noktalarında, milyonlarca metrekarelik park yapmanın keyfini, onurunu yaşıyorum. Lütfen bunları takip edin. Bu dediğim yerleri görün. Bunların hepsi sizin ve sizin paranızla yapılıyor. Her tek kuruşunuzu, ahlaklı bir biçimde harcamak için elimizden gelen çabayı yerine getiriyoruz. Her tek kurşunuzun hakkını vermek için, kentimize hizmet ediyoruz. Allah, sizlere beni mahcup etmesin; takımımı de. Bu hoş kentin Kadıköy’ümüzün Belediye Başkanı’nı da mahcup etmesin. Daima bir arada sizlere hoş hizmetler verelim. Zira, her şey fazlaca hoş olacak; bunu sakın unutmayın. Hepinizi, Dünya Etraf Günü’nde, etrafın hoşluğuyla, bütün o içtenliğiyle, sıcaklığıyla kucaklıyorum” kelamlarıyla noktaladı.