Dinimizde Kibir Nedir ?

Temel

Global Mod
Global Mod
Dinimizde Kibir Nedir?

Din, insanları sadece ahlaki değerlere yönlendiren bir rehber değil, aynı zamanda bireylerin toplumla, kendileriyle ve Yaratanlarıyla olan ilişkilerini düzenleyen derin bir öğretidir. Kibir de bu öğretiler içinde çok önemli bir yer tutar, çünkü hem bireysel hem de toplumsal düzeni tehdit edebilecek bir hastalık olarak kabul edilir. İnsan, varoluşunun doğasından gelen bir eğilimle bazen kendisini diğerlerinden üstün görme ve buna göre hareket etme eğiliminde olabilir. Peki, dinimizde kibir nedir, nasıl tanımlanır ve bu durum nasıl engellenebilir?

Kibir Nedir? Din Perspektifinden İnceleme

Kibir, en basit anlamıyla, insanın kendisini başkalarından üstün görmesi ve bu düşüncesini davranışlarıyla ortaya koymasıdır. İslam’da kibir, Allah’a ve O’nun yarattığı insanlara karşı bir tür isyan olarak değerlendirilir. Dinimize göre, kibir, insanın nefsinin bir oyunudur ve bu oyun, kişi üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir.

Kur'an-ı Kerim'de kibirle ilgili pek çok ayet bulunmaktadır. Bunlardan biri, Allah’ın şöyle buyurduğu ayettir:

"Kibirlenerek yeryüzünde böbürlenme. Çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağlara erişebilirsin." (İsra Suresi, 37)

Bu ayet, kibirli olmanın insanın aslında sahip olduğu sınırlı güç ve kudretin farkında olmamaktan kaynaklandığını ortaya koyar. İnsan, Allah’ın yarattığı bir varlık olarak, aslında en küçük bir hata yapmaya ve kaybolmaya mahkumdur. Bu yüzden kibir, gerçekte bir yanılsamadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de kibiri sert bir şekilde kınamıştır. Bir hadis-i şerifinde, "Kim kibirle öldürürse, Allah ona Cehennem azabını yapar," buyurmuştur (Müslim). Bu da kibirli olmanın, insanın en büyük ruhsal ve ahlaki hatalarından biri olduğunu gösterir.

Kibir ve Toplumsal İlişkiler: İnsanın Diğerlerine Karşı Tavrı

Kibir, sadece bireyin kendisiyle değil, çevresiyle olan ilişkileriyle de ilgilidir. Bir kişi, kendisini üstün görüp diğer insanları küçümsemeye başladığında, toplumsal bağlar zarar görür. İslam, toplum içinde adaletin, hoşgörünün ve yardımlaşmanın egemen olmasını ister. Kibir, bu değerlere ters düşer.

Örneğin, günümüzde çoğu insan iş dünyasında veya sosyal ortamlarda kibirli bir tavır sergileyebiliyor. Bir işyerinde üst düzey yöneticiler, daha alt pozisyondaki çalışanlarını küçümseyebilir. Bu, iş yerinde verimsizliğe ve huzursuzluğa yol açar. Aynı şekilde, sosyal medya üzerinden gösteriş yapan, sadece kendisinin önemli olduğunu düşünen birinin etrafındaki insanlara verdiği zararı görebiliriz. Bu tür kibirli tutumlar, insanları yalnızlaştırır ve aralarındaki bağları zayıflatır.

Kibirli Davranışların Bireysel ve Toplumsal Sonuçları

Kibir, toplumda sadece insan ilişkilerini zedelemekle kalmaz, aynı zamanda kişisel gelişimi de engeller. Bir kişi, kendisini başkalarından üstün görmeye başladığında, gerçek anlamda öğrenme ve gelişme fırsatlarını kaçırabilir. Dinimizde, sürekli olarak insanın öğrenmesi ve kendini geliştirmesi teşvik edilir. Kibir, bu süreci sekteye uğratır.

Psikolojik açıdan da kibir, kişiye içsel huzur vermez. Birçok araştırma, kibirli kişilerin genellikle yalnızlık ve depresyonla mücadele ettiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, insanın ruhsal dengesizliğine yol açar. Sosyal bir hayatta kibirli bir tutum, diğerlerinin güvenini kazanmayı zorlaştırır ve bu da kişiye uzun vadede yalnızlık getirebilir.

Örneğin, araştırmalar, insanlarda empati eksikliği olan, kendisini sürekli olarak üstün gören bireylerin sosyal bağ kurmakta zorlandığını göstermektedir. Empatinin ve hoşgörünün ön planda olduğu bir toplumda, kibirli tutumların yer bulması zordur.

Erkekler, Kadınlar ve Kibir: Cinsiyet Perspektifinden Bakış

Kibir konusunu incelerken, erkeklerin ve kadınların kibirle ilgili deneyimlerini ayrı ayrı ele almak faydalı olabilir. Genel olarak erkeklerin, toplumsal statü ve başarı üzerinden kibirli tutumlar sergileyebildikleri gözlemlenebilir. Erkekler, toplumsal rollerinden kaynaklı olarak genellikle pratik hedeflere odaklanırlar ve başarılarını başkalarına gösterme eğilimindedirler. Bu durum, bazen kibirli bir tutumla kendini gösterebilir.

Kadınlar ise genellikle daha duygusal ve sosyal bir bakış açısına sahiptirler. Kibir, kadınlar arasında daha çok başkalarını küçümseme veya sosyal bağlarda üstünlük kurma şeklinde tezahür edebilir. Ancak, kadınlar arasındaki kibirli tutumların çoğunlukla sosyal çevreyle ilişkili olduğu görülür. Özellikle sosyal medya platformlarında, kadınların estetik değerler üzerinden kibirli tutumlar sergileyebileceği görülmektedir.

Birçok kadın, görünüş ve moda üzerinden kendini diğerlerinden üstün gösterme eğiliminde olabilir. Bu tür kibirli tutumlar, toplumsal baskıların da bir sonucu olabilir ve toplumsal normlara karşı bir tepki olarak ortaya çıkabilir.

Sonuç: Kibirden Kurtulmak ve Dinimizin Rehberliği

İslam, kibiri çok sert bir şekilde kınamaktadır ve ona karşı sürekli bir uyarı yapmaktadır. Kibirli olmak, sadece toplumsal ilişkileri zedelemekle kalmaz, aynı zamanda insanın kendisine karşı olan saygısını da yitirir. Kibirden kurtulmak, kişinin içsel gelişimini sağlamak ve daha sağlıklı bir toplumsal yaşam sürdürmek için gereklidir.

Toplumda kibirli tutumlar yaygın olsa da, bizler dinimizin rehberliğini takip ederek bu tuzağa düşmekten kaçınabiliriz. Kendi üstünlüğümüzü değil, birbirimize duyduğumuz saygıyı ön plana çıkararak daha huzurlu ve adil bir toplum inşa edebiliriz.

Sizce kibir, sadece insanın içsel bir sorunu mudur, yoksa toplumsal bir hastalık olarak mı değerlendirilmelidir? Kibirle mücadele etmek için hangi adımlar atılabilir? Forumda düşüncelerinizi paylaşın!
 
Üst