Dolma kalem ucu nasıl olmalı ?

Guclu

Global Mod
Global Mod
Dolma Kalem Ucu Nasıl Olmalı? Bir Hikaye Üzerinden Düşünceler

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlerle, hiç düşündünüz mü diye soracağım bir konu hakkında bir hikaye paylaşmak istiyorum. Bu sadece bir konu, ama içinde birçok duyguyu, düşünceyi ve hatta kişisel farkındalıkları barındıran bir mesele. Hepimiz hayatımızda birçok nesneye farklı gözlerle bakıyoruz, ancak bazen en basit şeyler, tıpkı bir dolma kalem ucu gibi, insanın karakterine dair çok şey anlatabilir. Bu yazı, kalem ucunun şekliyle insanların birbirlerine bakışlarını anlamaya çalışan bir hikaye üzerine olacak. İçsel bir keşfe, belki de en derin yanlarımızı anlamamıza ışık tutacak.

İki Farklı Bakış Açısı: Bir Kalem Ucu ve İki Karakter

Her şey, Elif’in bir sabah ofisinde başlayan basit bir soruyla başladı: “Dolma kalem ucu nasıl olmalı?” Çalıştığı yerdeki yazışmalar için her zaman el yazısıyla, özenli notlar alırdı ve dolma kalemi de onun en değerli aksesuarıydı. Ama bir sabah, yazdığı kalemin uç kısmının yavaş yavaş yıprandığını fark etti. Ne kadar temiz, ne kadar düzenli olursa olsun, dolma kaleminin ucu hep bir yerlerden kıvrılıp kırılıyordu. Bu sorun, ona kendisini sorgulatan bir içsel yolculuğa dönüşecekti.

Elif, sabah işlerine başlamadan önce bir kahve alırken, yakın arkadaşı Mert’e bu soruyu sormak zorunda hissetti. Mert, her zaman çözümler üreten, mantıklı ve stratejik biri olarak tanınırdı. Onun gözünde her şeyin net bir cevabı vardı, her şeyin bir mantığı.

“Dolma kaleminin ucu nasıl olmalı?” diye sordu Elif.

Mert, soruyu duyduğu an hemen “Keskin ve ince olmalı” diye yanıt verdi. “Sadece tam ne kadar keskin olduğunu bilmen gerekiyor. Eğer fazla keskinse kağıdın üzerine zarar verir, ama çok köşe köşe, çok yuvarlak olursa da yazının düzgün çıkmaz. Uç noktada dengeyi bulman gerek.”

Elif biraz düşündü, gözleri daldı. Mert’in çözüm odaklı yaklaşımı ona çok tanıdıktı, ama bir şey eksikti. “Peki ya yazarken hissettiklerin? Yani, bir kalemle yazarken, o an o kalemin seni nasıl hissettirdiği… Bunu nasıl tarif edersin?”

Mert, bir an durdu. O an bir yanıt veremedi. Elif’in bakışında bir soru vardı. Daha derin, daha duyusal bir şey. Ama Mert, bu tür sorularda genellikle zorlanırdı. O yüzden konuya daha da dalmadı, sadece Elif’e gülümseyerek “Belki de bir gün senin gibi biri bu soruyu sormayacak kadar iyi bir kalem kullanıyordur,” dedi.

Elif, gülümsedi. “Hadi ama, Mert. İşin çözümü, sadece uç kısmında mı gizli?”

Kadınların Farklı Bakışı: Derin Düşünceler ve Bir Uç Söz

Bir gün sonra, Elif, iş yerinde uzun zamandır konuşmadığı bir arkadaşını, Zeynep’i gördü. Zeynep, her zaman derin düşünen, hisleriyle hareket eden, insana dair her şeyi içselleştiren bir kadındı. Dolma kaleminin uç kısmına dair daha farklı bir bakış açısı geliştirebilecek biri olduğunu düşündü. O yüzden Zeynep’e de aynı soruyu sormaktan kendini alamadı: “Dolma kaleminin ucu nasıl olmalı?”

Zeynep, Elif’in gözlerine baktı ve derin bir nefes aldı. “Bence,” dedi Zeynep, “dolma kaleminin ucu, yumuşak olmalı. Çünkü yumuşak uç, yazarken bile bir sevgiyle, bir rahatlıkla hareket etmene imkan verir. Kağıda dokunan her hareketin içinde bir his var. Her harf, her kelime bir iz bırakır. Keskin bir uç seni gerer. Ama yumuşak bir uç, sana yazarken tüm duygularını dile getirme fırsatı tanır. Yazdıkça, duyguların kağıda akar.”

Elif, bu cevap karşısında oldukça şaşırmıştı. Zeynep’in bakış açısı, Mert’in tersine, tamamen ilişkisel ve empatikti. Bir kalemin ucu, ona göre sadece yazıyı değil, yazan kişinin duygularını da şekillendiriyordu. Mert’in bakış açısında ise sadece sonuç vardı; yazının düzgünlüğü ve verimliliği. Ama Zeynep’in söylediği şey, yazarken hissettiğin şeydi. Yazıyı bir arkadaşına yazmak, duygusal bir mesaj bırakmak ya da sadece içinden geçenleri kağıda dökmek; bunların her biri bir kalemle yazmanın arkasındaki gerçek amaçlardı.

Elif, Zeynep’in söylediklerine biraz daha dikkatle bakarken, aslında kalem ucunun olmasının ötesinde bir şeyin farkına vardı. Yazarken, bir kişinin seçtiği kalem ucu, onun düşünce yapısını ve dünyaya bakışını yansıtır. Mert’in keskin uçları, çözüm arayışını ve verimliliği simgeliyordu. Zeynep’in yumuşak uçları ise, duygusal dünyaya açılan bir kapıydı.

Sonuç ve Forumda Paylaşım

İşte forumdaşlar, benim için dolma kaleminin ucu bir metafor halini aldı. Yumuşak ya da keskin olması, sadece yazıyı değil, yazan kişinin içsel yolculuğunu, hislerini ve bakış açısını da şekillendiriyor. Bazen çözüm arayışımız, bazen de empatik bir yaklaşımımız ön planda olabilir. Her ikisinin de kendine göre bir yeri var ve biri olmadan diğeri eksik kalıyor.

Sizce, bir kalemin ucu nasıl olmalı? Mert’in çözüm odaklı, stratejik bakış açısını mı benimsemeli, yoksa Zeynep’in yumuşak, ilişkisel bakış açısını mı? Belki de her ikisini birleştirip, her iki bakış açısını da farklı zamanlarda kullanmak gerekir. Siz nasıl düşünüyorsunuz?

Hikayemi paylaştığımda, sizlerin de bakış açılarını duymak isterim. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum!
 
Üst